26 Şubat 2010 Cuma

Behlül ve Acılar - 3



Bir dönem bitmişti. "On beş" tatil dedikleri on dört günlük tatil serüveni de geride kalmıştı. Arkasına dönüp baktığında sıranın sonunu görmekte zorlanıyordu. Kasiyer kız, reklamlarda ki "bonus" kasiyer değil, sıradaki vatandaşta televizyon reklamlarında oynayan... Ama olsundu, tren yapmışlardı kasanın önünde. Bir müddet sonra daraldı. Sıkıldı. Sıra kendisine gelince de parasını bir hışımla uzattı, fişini almadan çıktı gitti. Fişi almamanın, orada bırakmanın isyankar bir tavır olduğunu düşünüyordu...





Marketten mahalleye dönerken, "Merkez Camii" önünde eski platonik aşkı Nihan'ı gördü. Mahalleden taşındıklarından beri onu ilk kez görüyordu. Hiç değişmemişti, at kuyruğu saçlarını şuursuzca sallayarak yürüyordu. Arkasından takip edip, yeni taşındıkları mahalleyi öğreneyim diye düşündü. Sonra, aklına arkadaşlarına verdiği söz geldi. Yarım saat sonra maçı vardı. Daha eve gidip, poşetleri bırakıp üstünü değiştirecekti. Tüm bunları düşününce, kızı takip etmeyi siktir etmesi gerektiğinin farkına vardı. Nasıl olsa onu bir daha görürüm, yolumuz bir yerde rastlaşır diye avuttu kendini. Sanki onu yarın tekrardan görecekmiş hissiyle doldurarak refaha ulaştırdı ruhunu...
.
Ama olmadı, 3 aydır her gün onu göreceğim ümidi ile serseri mayın gibi dolanıp durdu tüm sokaklarda, ama en sonun da kızın mahallesine değil de babalara geldiğinin farkına vardı. Bu böyle olmayacaktı. En yakın arkadaşı Beşir'in de dediği gibi Nihan'ı unutmanın en iyi yolu yeni bir kıza aşık olmaktan geçerdi. O yüzden hemen okuldan bir manita yapma telaşesine tutuldu. İnip, çıkmadık kat, girip çıkmadık koridor bırakmadı. Fellik fellik tavaf ediyorlardı Beşir ilen okulu. Hatta bir keresinde nöbetçi hoca ; çok gezmelerine atıfta bulanarak, "çok gezme ayağına bok bulaşır" diyerek, bıyık altından sırıttı. Behlül de hocadır, iyi gözükeyim, off süper espri yaptın havasını katayım diye sırıttı, tabi içinden ettiği küfürler yüzünü daha da yumuşatmasına neden oluyordu. Ayar oldu, yeter bu günlük dedi, sınıfa çıktı.
.
Kapıdan içeri girdiğinde, "Nakil Eda" ile göz göze geldiler. Hatta ilk kez göz göze geliyorlardı. Behlül bir an kitlendi. "Ne oluyor lan bana" dedi içinden. Kulaklarının kızardığını, kalbinin normal atmadığını, gözlerinin baktığını ancak görmediğini hissetti. Kız sırıtınca, bu da sırıttı. Niye sırıttığını bilmeden, ama tebessümün vermiş olduğu sarhoşlukla geçip gitti o günü...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder